Sürpriz olmayacak eminim fakat yazı ağır spoilerlar içeriyor. Bilgilerinize sunar. İyi okumalar dilerim.
Öncelikle kabul etmek lazım; Game of Thrones bu sezon, öncekilere nazaran biraz daha durgun geçiyordu. Dizi genelde konuların işlenişinden dolayı aynı anda birçok hikaye anlatır, her hikayeye en az bir merak unsuru katar ve bu hikayelerin bir noktada birleşme beklentisini oluşturur. Yani sezon başlarında kafamızda birçok soru ve beklenti olmuş olur. Diziyi devam ettiren ve sevdiren de dinamiğidir. Ancak içinde bulunduğumuz 5. Sezon açıkçası bu konuda pek de başarılı değildi. Ta ki bu bölüme kadar…
5.sezonun fragmanlarının yayınlanmasından beri beklediğim tek bir şey vardı: Tyrion ile Daenerys’in buluşması. İki efsane karakterin bir araya gelip karşılıklı döktürmelerini dört gözle bekliyordum ki bu beklentim boşa çıkmadı. Hatta arttırıyorum, Tyrion’un duruşma tiradına yaklaşan bir buluşma oldu. Kısa, sade ve vurucu, tam da Tyrion gibi. Khaleesi’mizin kendine olan güvenini çok güzel sarstı, avucunun içine aldı. Khaleesi’nin Tyrion karşısında zaten pek de şansı yoktu.
Cersei’nin tutuklanıp zindana atılması, tabir-i caizse içimin yağlarını eriten olaylardan bir diğeriydi. Şimdiye kadar yaptıklarından ötürü başına gelenleri hak etmediğine inanan olduğunu pek sanmıyorum. Umuyoruz, en azından sezon sonuna kadar, yaşadığı sefaletin keyfini çıkarırız. Arya ve Sansa’nın hikayelerinin gelişme bölümünde olduğumuz için, onlar hakkında şimdilik pek söylenilecek bir şey yok. Arya Many-Faced God yolundaki ilk görevini aldı. Sansa da dünyadaki son Stark olmadığını anladı. Bekleyip neler olacağını hep beraber göreceğiz.
Dizinin can alıcı noktası, bir nevi miladı, kargaların yabanilerle buluşmasıyla başladı.Yalan yok, Jon Snow’un “Winter is Coming” geyiklerinden sıkılmıştım. Halkların kardeşliği kisvesi altında yıllarca savaş halinde olan kargalar ve yabaniler arasında barışı sağlamaya çalışan bir beyhude sözden ibaret zannediyordum. Sanırsam yanılmışım. Jon Snow’un ikna çabalarını ve Tormund arasında oluşan bromance’i hemen atlayıp esas olaya, Hardhome Savaşı’na geçiyorum. Geçen sezonda Bran ile olan münasebetlerinden dolayı yürüyen ölülerimizin bu sezon bir yerde patlak vereceklerini, bir savaş olacağını hissediyordum. Ancak gerçekten bu kadarını beklemiyordum.
Havadan, karadan, kapıdan ve bacadan World War Z tadında yağan ölüler, bunları sivrisinek gibi kovalayan devler, zombilerle fruit ninja oynayan Jon, çocuk zombiler, muhtemelen Syrio Forel’den ders almış White Walker ve tabi ki bir kol hareketiyle ölüleri uyandıran Night’s King hakkında söylenebilecek pek bir söz yok. Karakterler, makyajlar, efektler, koreografiler hepsi GoT’ a yakışan güzellikte, büyüklükteydiler ve dizinin sezon sonlarına doğru artan fantastik gerilimini çok güzel oluşturdular.Yayınlanan ilk bölümün ilk sahnesinden bu yana tohum gibi ekilen, beş sezon boyunca büyütülen ve sonunda tam potansiyelini gösteren White Walker’lar ve onların Ölüler Ordusu bize gerçek düşmanın kim olduğunu ve neler yapabileceklerini göstermesiyle beraber, Jon Snow hikayesinin yavaş yavaş, diğerlerini etkileyeceğini ve sona doğru tek bir hikayenin kalabileceğini hissettirdi.
Jon ve White Walker arasında geçen düello ise çok doğruydu. Jon’a aptalca bir kahramanlık yüklemediler, yerlerde süründürüp, korkuttular. White Walker, Valyrian çeliğinin tuzla buz olmamasına şaşırmasaydı Jon mavi gözlüler diyarına çoktan katılmıştı. Ayrıca iki çocuk annesi yabanimizin kendini çok sevdirmeden gitmesi iyi oldu. Sonu Ygritte gibi olabilirdi.
Sonuç olarak genelde büyük olaylar için 9.bölümü bekleyen yazarlar bize göz kırpıp 8. Bölümü yazmışlar. Sezonun tepe noktasının burası olacağını düşünmekle beraber hiddetle yanılmayı umuyorum.
Sonuç olarak genelde büyük olaylar için 9.bölümü bekleyen yazarlar bize göz kırpıp 8. Bölümü yazmışlar. Sezonun tepe noktasının burası olacağını düşünmekle beraber hiddetle yanılmayı umuyorum.
Fast Gold Fan Bir Geekci Kuruluşu Yapımıdır İlk Ve Tektir Emekte Kusur , Kusur'da Emek Bulunmaz.
0 yorum:
Yorum Gönder