Geekci Duyuru

Geekci Blog'u, Görevini 2013de Bırakmıştı Şimdi 01.06.2015 Tarihinde Geri Döndük!

3 Mayıs 2014 Cumartesi

The Amazing Spider-Man Serisinin İki Filmde İşlediği 4 Kutsal Sevap ve 2 Ölümcül Günah

The Amazing Spider-Man 2, bu hafta ABD’de de vizyona girdi, birkaç haftadır da dünyanın geri kalanında izlenebilir vaziyette. Biz kendi görüşlerimizi zaten filmle ilgili olan yazımızda belirttik, hatta genel itibariyle Sony’nin yapmaya çalıştığı şeye de dokundurduk. Fakat geçen açıp, ilk filmi tekrar izlerken bir şeyi fark ettik: artık bu bir seri. Öyle alelade bir uyanış değil bu yaşadığımız, Amazing Spider-Man filmi ilk çıktığında bizim için “Daha 4 sene önce üçüncüsü çıkmış bir serinin reboot’u” idi, ama artık, Sam Raimi üçlemesinden kendisini uzaklaştırdı. Kendi eti, kendi kemiği var. Kendi ayakları üzerinde duruyor.
Biz de madem öyle, Amazing Spider-Man serisini, ilk film çıktığında takınamadığımız bir bakış açısıyla yargılayalım, sevaplarını, günahlarını “ulan bu ne erken reboot” bakış açısından arınmış vaziyette masaya yatıralım dedik. Bizce, ASM’nin işlediği üç kutsal sevap ve iki ölümcül günah, şu şekildedir. Uyarı, ikinci Amazing Spider-Man filmiyle ilgili spoiler içerecektir

Sevaplar

1. Oyuncu Tercihleri Tam Yerinde

andrew-garfield-spider-man
Öncelikle aklımızdaki ilk şeyi söyleyelim: Andrew Garfield, mükemmel bir Spider-Man ve mükemmel bir Peter Parker. Karakterin gerektirdiği ince mizaha ve omzunda göstermeden taşıdığı, yer yer de o mizahla baş ettiği acıyı da muhteşem ekrana yansıtıyor. Bunun üzerine, Emma Stone’da tam anlamıyla Gwen Stacy rolüne cuk oturmuş vaziyette ve Garfield ile olan kimyaları, filmi hakikaten alıp götürüyor yeri geldiğinde.
Sony’nin casting mucizesi bu ikilinin de ötesine çıkıyor. Sally Field’ın May Hala’yı oynarken, Martin Sheen’in de Ben Amca’yı oynarken gösterdiği fazilet hakikaten ilham verici derecede, bizim bile Field’ın omzunda ağlayasımız geliyor. Kötü adamlar da gayet yerinde seçilmişler. Rhys Ifans ilk filmde Lizard olarak, Dane DeHaan ise ikinci filmde Green Goblin olarak dönüşümü yeterince iyi yansıtmışlardı. Amazing Spider-Man serisi, bu iyi oyunculuklarla karakterlerini oturttu, yerleştirdi. Sağlam performanslarla gerçekçilikleri artan karakterler daha bir ete büründüler. İlk filmin sonunda, eğer Lizard’ı Ifans oynamasaydı, “Curt Connors hapse atıldı” dediklerinde içimiz hafiften cız etmezdi, ikinci filmin sonunda da Gwen öldüğünde Peter ile birlikte ağlayasımız gelmezdi.

2. Ton Olarak 90′ların FOX Kids Çizgi Filmine Yaklaşılmış Olması Muhteşem Tercih

Spider-Man Fox Kids
1994′te başlayıp, 1998′e kadar Amerika’da FOX’un FOX Kids blokunda yayınlanan, bize de aynı kanalda, 90′ların sonları ve 2000′lerin başlarında gelen çizgi film; pek çok eleştirmenin ve filmin yapımcılarının kendilerinin de söylediği gibi ton olarak belirlenen hedefti. Hatta Disney Channel Amerika’da Amazing Spider-Man 2′nin promosyonu için bu çizgi filmi yeniden yayınlamaya da başladı; o kadar fazla Spider-Man çizgi filmi varken, 1994 uyarlamasının yayınlanması, kuşkusuz ki bunun altını çizmek içindi.
Bunun tek amacı 90′lar çocuklarına uzatılan bir zeytin dalı değil elbette. Spider-Man 1994, bizim çocukluğumuzun Spidey’siydi diye demiyorum, çizgisi Peter Parker karakterine en yakışan uyarlamaydı. Mizahı tam yerindeydi, Peter Parker karakteri süper kahraman özgüveni ve insancıl hatalar ile şüphelerin tam ortasında bir noktadaydı. Webb, Kurtzman ve Orci, o tonlamayı ekrana yansıtarak, hem insanda seyrederken huşu uyandıran, hem de yeterince bizden biri gibi gözüken bir süper kahraman yaratmayı başardılar. Ki zaten Spidey’nin diğer tüm süper kahramanlara kıyasla en büyük farkı buydu.

3. Dövüş Sahneleri Spidey’e Özgü Kurgulanmış

vlcsnap-2014-05-03-23h36m10s131
Spider-Man, Electro kapışmasını J.H. öve öve bitiremedi ve dürüst olmak gerekirse, sapına kadar katılıyoruz. Fakat sadece Spider-Man Electro kapışması değildi övgüyü hak eden. İlk filmde Lizard ile olan her dövüş, koreografisi ve çekimiyle gerçekten de harika işlerdi. İlk filme dönün kafanızda. Spider-Man’in lisesinde Lizard ile kapıştığı sahneyi gözünüzün önüne getirin. Belki de kahramanımızın ismindeki “Örümcek” takısının en hakkını veren dövüştü o. Ağ ağırlıklı, Spidey’nin gerçek bir örümcek gibi hareket ettiği; gücünden çok çevikliğini kullandığı…
Iron Man füzeleriyle dövüşür, uçar, omzundan silah çıkartır. Batman gölgelerden saldırır, korkuyu kullanır. Hulk önüne geleni darmadağın eder, arkasında yıkıntı bırakır. Spidey de çeviktir. Bir oraya, bir buraya zıplar. Webb dövüş sahnelerinde bu uçarılığı ön plana çıkartıp, Spider-Man’i devamlı hareket hâlinde tasvir etti. Yerinde kullandığı slow-motion da tuzu biberiydi meselenin. Bir anda, Webb’in bu kararlarıyla diğer tüm süper kahraman dövüş sahnelerinin “GÜCÜMÜ GÖR” kafası çizgisinden ayrıldı, kendi yoluna evrildi Spider-Man. ASM serisinin kendi kimliğini bulmasına en fazla yardımı dokunan şey de buydu.

4. Her Şeyin Oscorp’a Bağlanması Mantık Katıyor

oscorp
DC’nin Avengers’ı yakalaması için gereken şeyleri yazarken, filmleri birbirine bağlayan ama ağırlığıyla diğer filmleri üst üste bindirmeyen bir ipe ihtiyaç olduğunu söylemiştik. Sony, yeni Spider-Man evrenini bağlamak için de Oscorp’u seçti. Bu, inanılmaz doğru bir karar oldu, zira Oscorp’un yaptığı türler arası genetik deneyler, filmin her şeyini kaplayan muhteşem bir çerçeve haline geldi. Peter Parker’ın annesi ve babası onu terk ettiler, niye? Çünkü Oscorp’un yaptığı türler arası genetik deneyler olayları o noktaya getirdi. Örümcek sadece Peter’a güçlerini verdi, neden? Çünkü Richard Parker onu kendi DNA’sına kodlamıştı.
Lizard, Electro, Green Goblin, Rhino; ileride göreceğimiz Black Cat, Doctor Octopus, Vulture… Bunların hepsinin ortak noktası, pek çok Spider-Man kötüsünde olduğu gibi, hayvan bazlı olmaları. Kurtzman-Orci bu ortaklığı çok iyi kullandı ve her şeyin temeline, Oscorp’un Norman Osborn’u iyileştirmek için yaptığı türler arası deneyleri yerleştirdi. Bu uğurda Electro’nun orijin hikayesi de elektrikli yılan balıklarına bağlandı. Tek bir hamleyle, tüm evrenin mantıklı olma seviyesi trilyonlarca arttı.

Şimdi, bunlar sevaplardı. Gelelim günahlarına…


1. Sony Spider-Man Evreninden Hemen Bir Avengers Çıkartmaya Yeltenmemeliydi

the-amazing-spider-man-2-the-vulture-and-doc-ock
Bunu J.H. yazıda da belirtmişti zaten, ama üstünden geçilmesi gerekiyor. Amazing Spider-Man 2′nin en büyük günahı, çok fazla şeyin girizgahını yapmasıydı. Electro, Green Goblin ve Rhino bir yana, alttan Black Cat üçüncü filme hazırlandı; Vulture ve Doctor Octopus’un yolları yapıldı, biliyoruz ki Venom ve Carnage geliyor; bunun ipuçları bloglardan, tanıtım yazılarından bolca yapıldı. Tüm bunlar filmi ağırlaştırdı ve yer yer inandırıcılığını kaybetmesine sebep oldu.
Sırf Sony Spider-Man evreninden Avengers çıkartacak ve bunu hemen yapacak diye Green Goblin ve Electro’nun Spider-Man ile kankalıktan, azılı düşmanlığa evrilmesi hepi topu iki sahne sürdü. Rhino filmin başında ve sonunda 4′er dakikalık iki espriye indirgendi. Bunlar çok rahatlıkla üçüncü filme yayılabilirler, bu filmi sadece Electro’ya bırakabilirlerdi. Böylece Harry-Peter ilişkisi daha derinlemesine incelenir, Green Goblin Gwen’i öldürdüğünde etkisi daha büyük olurdu. Fakat şimdi, ileriki filmlerde de ana kötü Green Goblin olacak ve biz, o filmlere neden Spidey’den böylesine nefret ettiğine tam anlamıyla ikna olamamış bir vaziyette gideceğiz.

2. Gwen Stacy

emma_stone_new_gwen_stacy-wide
Belki de en büyük günah bu, ama aynı zamanda, en niyetlenilmemiş, en kabahatsiz günah da bu. Sony, Raimi üçlemesinden kendini ayrıştırmak adına, Amazing Spider-Man’in ilk esas kızı olarak çizgi romanların köküne döndü ve Peter’ın ilk göz ağrısı Gwen Stacy’yi seçti. Sorun şu, Gwen Stacy, çizgi roman hayranlarının çok iyi bildiği gibi 1973′ten beri ölüydü. Hatta Ben Amca ile birlikte hep ölü kalan tek çizgi roman karakteri olduğu söylenir. Onun ölümü, kimileri tarafından çizgi romanların Gümüş Çağını kapatıp, Bronz Çağını açan olaydır.
Sony, bu mantıkla yola çıkıp, ikinci Amazing Spider-Man filmi geldiğinde Mary Jane rolünü Shailene Woodley’ye vermişti. Niyetleri belli ki Gwen Stacy’yi öldürüp, bir yandan şok yaratıp, bir yandan da halkın gözünde asıl Spider-Man aşkı olarak gözüktüğünü düşündükleri Mary Jane’e yol açmaktı. Fakat işte işler planlandığı gibi gitmedi. Andrew Garfield ve Emma Stone’un kimyaları önce Shailene Woodley’nin rolünün ikinci filmden, bizzat Webb’in kelimeleriyle, “Peter-Gwen ilişkisine odaklanmak için” kesilmesine sebep oldu. Sonra da fragmanlarda Stacy’nin aynen öldüğü günkü kıyafetleriyle duruyor olması, Peter’ın sonda hönkürüşü ve genel “En büyük savaşı başlıyor” tribi, herkesi Gwen’in öleceğine yönlendirdi ve şok değeri de böylece kayboldu.
Şimdi Sony’nin elinde iki ucu boklu değnek var. Garfield ve Stone’un gerçek hayattaki üç senelik ilişkileri, Amazing Spider-Man 2′de kendini ekrana taşıdığı için o kimya o denli inandırıcıydı. Bu şekilde, izleyici Parker-Stacy aşkını destekler buldu kendini. Evet, bu Stacy’nin ölümünde Peter’ın hüznünü daha ciddiye almamızı sağladı ama aynı şekilde, eğer üçüncü filmde Peter Mary Jane’e sardırırsa inceden kıl olmamıza da sebep olacak.
Değneğin ikinci ucu da bu işte. Shailene Woodley ile kontrat yapıldı ve ikinci filmde sahneler dahi çekildi. Mary Jane üçüncü filmde bir veya öteki şekilde olacak yani, ki hikaye gereği olmalı da. Fakat eminiz, bir yerlerde Sony yöneticileri, keşke Shailene Woodley Gwen, Emma Stone da Mary Jane olsaydı diye iç geçiriyorlardı. Çünkü bu, her şeyi daha kolaylaştırır ve bize “Evet, Gwen’e üzüldü ama işte asıl büyük aşkı Mary Jane’miş görüyor musun!” dedirttirirdi. Şimdiki hâliyle, öyle gözüküyor ki, Mary Jane’e kıl bir nesil yetişecek…

Paylaş

Unknown

Fast Gold Fan Bir Geekci Kuruluşu Yapımıdır İlk Ve Tektir Emekte Kusur , Kusur'da Emek Bulunmaz.

0 yorum:

Yorum Gönder

Copyright @ 2015 Hoş Geldin Geekci!. Designed by Alkan Marley | Coder By Alkan Marley